Hayatta her şeyin bir cevabı, bir sebebi, bir açıklaması vardır?
Bazı insanlar neden konuşmayı sevmez? Başkaları onu keşfetmesin diye bilinçli bir oyun mudur bu? Yoksa kendinden kaçtığı için midir? Ya da hayatın gerçekliğiyle yüzleşmekten korktuğu için mi?
Kendimi bildim bileli her daim “anlamaya çalışmak”, “cevap bulmak” gibi takıntılarım var. Bir şeyi anlarsam ve bilirsem özgürleşirim duygusu bende hep hakim olmuştur. Herhangi bir durumda bana neyin niçin olduğu anlatılsa hiç ısrarcı olmadan dönüp arkamı gidebilirim, ama cevapsız bırakıldığımda değersizim duygum ön plana çıkıp, içimi gittikçe daha da kemiren, çığ gibi büyüyen bir “anlama takıntısı”na dönüşen hırs oluşuyor.
Hayatın ve varlığımızın anlamını bulmak için sorgulamak gerekmez mi? Bir insanın hayat görüşü nasıl oluşur? Ona verilen bilgileri araştırmadan, toplumun sunduğu doğruları kabul etmek midir yaşamak? Bence bu durum dogmatizmden başka bir şey değildir. İnsan gelişmek için sorgular. Kendi doğru diye bildiklerini de sorgular, ve böylece gelişir. Bildikçe kabullenmeyi öğrenir…Bildikçe ruhu özgürleşir…
Hayatıma çok şey katan biri vardı, değer verdiğim. Ona bir soru sordum, hayatımda var mısın yok musun tarzında… Bu soruy..