Tara Kitap

Lüks Nedir?

Papermoon’da öğle yemeği yediğiniz masaya Beylükdüzü’nde 1+1 eden çantanızı koymak mı? Artık Kumburgaz muamelesi yaptığınızı -gösterdiğiniz- Mykonos’taki bilmem ne plajında çektiğiniz selfie mi? Yoksa Güney Fransa’ya giderken bir görsel sanat yönetmeni edasıyla hazırladığınız bavulunuzdan çıkardığınız -uçuş uçuş elbiseli, hasır şapkalı, üzerinde pek de düşünülmemiş havası veren, uzaklara doğru baktığınız- lavanta tarlasındaki instagram fotoğrafınız mı?
Lüks her sosyo-ekonomik duruma, yaşam tarzına ve kişiye göre değişiyor. Kimi için lüks olan kimi için günlük hayat. Kimi için ‘banal’ olan kimi için ultra lüks. Bazıları için basamakları var lüksün, saatten spor arabaya, tekneden pahalı sanat eserlerine,özel jetlere ve daha da ötelere uzanan.
Nerden çıktı şimdi bu lüks mevzusu diyecek olursanız, başka bir ülkede, kocaman bir ağacın altında otururken geldi aklıma. Yalnızdım. Kahvem, sigaram vardı, ajandam yoktu. Kazlar, ördekler,çayırlar vardı, yapmakla yükümlü olduğum hiçbir iş yoktu. Çantamda gazete ve dergilerim vardı, yetişmem gereken bir yer yoktu. Ağaçlar, yeşillikler, göl vardı, bitirmem gereken bir iş, aramam gereken birisi, gitmem gereken bir yemek yoktu. Meli yoktu, malı yoktu. Yapılacaklar listesi yoktu.
Sık sık saate bakmam, dakika hesabı yapmam gerekmiyordu. İstediğim kitapçıda saatlerce kalabilir, yolda karşıma çıkan herhangi bir kafede oturup bir şeyler içebilir, istediğim dükkanda istediğim kadar ıvır zıvır inceleyebilir, istersem öğle uykusuna bile yatabilirdim.
Önce suyu çekilmiş değirmene döndüm. Öylece kalakaldım. Sonra bir gülümseme oturdu içime, hissettim. Belki yüzüme de. Ya bu ne kadar değişik bir duyguymuş. Zaman mı durdu acaba? En son ne zaman -meli,-malı içermeyen sekiz saatim oldu diye düşündüm, hatırlayamadım. Sekiz saat diyorum, çünkü sekiz saat sonra oğlumu kamptan almalıyım.
Galiba dedim, tatil böyle bir şey. Meli, malı eki içermeyen her şey tatile dahil. Çeşme’de bilmem ne beach görülmeli, orada bilmem ne kokteyli içilmeli, oraya giderken şöyle giyinilmeli, orada olduğun sosyal medyada beyan edilmeli vs. vs. Yok, yok, bu aynı tatil duygusunu vermiyor. Çünkü içinde -meli, -malı var, saat var, hesap var, açı var, şu var bu var.
Tabii ki Ege’de, Akdeniz’de bu kafalarda olmadan tatil yapmak da mümkün. Daha sakin, daha izole, kendi halinde, hatta yazlıkçı kafasında. Ama yine de eskisi gibi olamıyor.Bir mail geliyor, ‘Şunu yanıtlamam lazım, önemli’ diyorsunuz, bir telefon geliyor ‘Şuna bir cevap vereyim, acil’ diyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız bedeniniz kumsalda ama kafa çoktan gitmiş. ‘Kafayı boşaltmam lazım, tatildeyim ben ya!’ deyip kendinizi sosyal medya hesaplarınızı kontrol ederken buluyorsunuz. Kafanız sizin hayatınıza ait olmayan bir sürü fotoğraf ve bilgiyle doluyor yine. Çok geçmeden tatil de bitiyor zaten.
Yani bu zamanda hem bedene hem ruha tatil yaptırmak zor, çok zor. Gösterme, belgeleme,duyurma dürtülerine ket vurup, o tek gözünü akıllı telefonundan uzaklaştırıp, gündemi,işi,gücü,çoluğu, çocuğu takip etmeden günde birkaç saat olsun yaşayabilenler çocukluğumuzdaki o tatil duygusuna yaklaşabilirler sanıyorum.
Hele de bu duyguyu günde birkaç saatten birkaç güne çıkarabilenler olursa, bakın işte onlar lüks mertebesindeler.
Zamane lüksü bu değilse nedir ki Allah aşkına!

Paylaş :

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir