Tara Kitap

Yol

Yol yürüyenindir. Bazen sırat olur; bazen taşlı, bazen düzdür, bazen de gül kokar.
Yol yürüyenin dedik ya!
Lakin yürüyen, yolun kendisi değildir. Yol, yolcuyu taşır gideceği yere. Yolcu, eğer yolu kendisi sanır ise o yolda kaybolur gider. Yolun yolcusu yani ‘misafiri’ olduğunu bilirse, işte o zaman erişir gideceği yere.
Yolcudur yürüyen, böylece yol da yürüyenin yolu olur.
Yolculuk nedir ki bu görünen zahiri âlemde? İşler güçler değil elbette… Bazen işlerin güçlerin üzerinden yolcu yolunu yürür. Yolda yürürken yolcu oluverir birden.
Zahiri âlemin yolculuğu tekâmül yolculuğudur. Yolculuğunu bilene ne mutlu, peki ya bilmeyene?
Yolcu yola çıktığı zaman fark eder oyunları, kalıntıları ve ancak o zaman anlar etkilerini, işletim sistemini, beklentilerini, korkularını ve endişelerini… Bunlar ‘Ruh’un izleri değil; zihnin izleri, zihnin kalıntılarıdır. Ancak Öz benlik bunları ‘Ruh’un tozu olarak görür ve ‘Ayna’nın üzerinden gitmelerini ister.
Yolculuk tekâmül yolculuğudur da, nasıl geçeceğiz bu tekâmül yolculuğunu? Nasıl anlayacağız onu?
İnsanın tekâmül yolculuğunda elinde ‘en ağırından, en sahiplendiği’ bir konusu vardır. Kiminin iş, kiminin para, kiminin kanser, kiminin aşk, kiminin merhamet… Elinde mutlak bir konusu vardır bunları içeren. Bu konular sırat köprüsü gibidir, insanı hezeyana sürükler ve atar. Bunlar onu eksik bırakan, ona yetersiz kaldığını düşündüren, geçmişe yönelik yaşadığı hezeyanlardır. Ve insanın her an kavga ettikleridir. Kimse, acı çekmeyi arzulamaz. Fakat acının zevk olduğuna inanabilir. Aslında kimse, mutlu olmaktan kaçınmayı istemez. Fakat neşenin acı verici, tehditkâr ve tehlikeli olduğuna inanabilir.
İnsanın en büyük tekâmülü ise mal, mülk ve para üzerinedir. Tekâmül yolculuğunda kederler para üzerinden hareket eder. Kişi kendisini para ile kıyaslar;
“Param olsaydı böyle olmazdı.”
“Para olsaydı…”
“Elaleme rezil olmazdım”, “yüzüm yere düşmezdi”, “ezik olmazdım”, “takdir görürdüm”…
İnsan, tekâmül yolculuğunda olan olaylarla kendisini böyle ifade ettiğinden zihni sürekli bunlarla meşguldür. Tüm sosyal alanlarda, ilişkilerinde, bu yöntem ile anlatır kendisini.
“Acaba benim hakkımda ne derler?”
“Ya beni beğenmezler ise?”
“İnsanlar ne der şimdi?”
İnsanoğlu böyle sürdürür yaşamını. Kendi yolculuğunu bırakır, başkalarının yolunu yaşar. Yaşadığını da miras edinir kendisine. Sonra bu yaşadığının toplamını, tüm miraslarını bir gün kullanmaya başlar. Kullandığı alan her ne ise biriktirdiği miras da odur. İşte tam bu noktada tekâmül süreci başlar. İnsanın kullandığı ve açığa çıkardığı geçmiş bilgiler ne ise Tanrı tarafından verilen yol odur. Tekâmül ‘süreçte’ yani yolda belirginleşir.
Peki, nasıl yöneteceksin bu durumu?
‘Nefs’ yolu ile… ‘Nefs’ terbiyesi ile… İşte o zaman, yolu hazırlayan da, yürüyen de, yol da kendisi olur kişinin.
Her süreçte olduğu gibi tekâmül süreci Tanrı’nın gözetimindedir. Tanrı’nın lütfudur tekâmül, insana lütfettiğidir. Ve O, senaryoyu yolcunun yönlendirmesine bırakır. İşte insan yüksek irade ve yolculuk sınavında O’nunla birleşir, erir ve yok olur.
İnsanın Öz benliğinin yolculuğudur tekâmül. İnsan bu yolda her neyi görmesi ve her neden sıyrılması gerekiyorsa onu görür; onu usulünce ‘amaç’ değil, ‘araç’ olarak kullanmayı öğrenir ve arınır. Hakikat zeminine koyar kendisini. Eski kalıntıları süpürür. Tekâmül hakikati içerir. Yolcu hakikat yolculuğuna yolda katılır. O zaman yol kısalır, ayna temizlenir ve zihin hakikat aracılığı ile ‘Ruh’a hizmet etmeyi öğrenir. İnsan kendi başına hiçbir şey yapamaz. Yaptığı her şeyde yaratıcı vardır. Ve her düşüncesini yaratıcı ile paylaşır. Ve Tanrının verdikleri ile mutlu olur. Herkes ne talep ederse onu alır. Talep ettiği şeye ulaşmak için gerekli zihinsel durum konusunda aklı karışık olabilir. Böyle bir durumda, talebine karşılık aldıkları ile istedikleri aynı olmayacaktır. Farkında olmadan onu korkutan ve ona acı çektiren şeyler talep etmiş olabilir.
Gerçekten istediğimiz şeyi talep etmek konusunda kararlı olalım. Başka bir şey talep etmeyelim. Zihnimizden korkuyu atmış olarak, acı ile neşeyi, sevgi ile korkuyu birbirine karıştırmadığımız bir ruh haline geçeceğiz.
“Tanrım, sadece hakikati istiyorum. Bugüne kadar; kendim ve yaratılışım hakkında birçok aptalca düşünceye inandım ve zihnime korku dolu hikâyeleri getirdim. Bugün bu hikâyeleri bırakmaya niyet ediyorum. Delilik ve korku yerine, Sana giden yolu seçiyorum. Çünkü sadece hakikat güvenlidir ve sadece sevgi kesindir. Tekâmül yol olur, yolcu yol olur, hepsi birdir, ‘Bir’den gelir ve ‘Bir’e gider olur.

Paylaş :

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir