Çocuk Cinselliği ve Yetişkin Cinselliği
Çocuk ve yetişkin cinselliği arasındaki farklar nelerdir?
Çocuk cinselliği yetişkin cinselliğinden hem fiziksel hem de fizyolojik açıdan farklılıklar gösterir. Yetişkin cinselliği hakkında bildiklerimiz ve yaşadıklarımız ile çocuk cinselliği hakkında bildiğimizi sandıklarımızı ve gözlemlediklerimizi karıştırmamak çok önemlidir.
Öncelikle çocuk, fizyolojik olarak tam gelişmemiştir ve genital gelişimini de ergenliğe kadar tam anlamıyla tamamlamaz. Ayrıca çocuk, gelişim döneminin tam ortasındadır ve gelişimin çeşitli dönemlerinde genital bölge dışındaki diğer birçok duyarlı bölgede de cinselliği şekillenir. Psikoseksüel açıdan deri, ağız ve anal bölge; genital bölge ilgi odağı olmadan çok daha önce önem kazanır. Oral dönem veya anal dönem gibi gelişimin her aşamasındaki kazanımlar diğer döneme geçişi sağlamak için temeli oluşturur. Bu şekilde çocuğun cinselliği, çocukla beraber geniş kapsamlı bir biçimde değişir ve büyür.
Son olarak, çocuk ve yetişkinlerin güdülenmelerini karşılaştırmamak ve birbirine karıştırmamak çok önemlidir. Çocukların cinselliğe yaklaşımları çok farklıdır. Gerçekten de çocukta cinselliğin temelinde merak, bilgiye ulaşmaya çalışma, kimlik edinme mücadelesi, haz ve heyecan arayışı gibi bir dönemden diğerine evrilen ve yetişkin cinselliğinde bulunmayan dürtüler yatar. Yetişkin cinselliği ise cinsel bölge odaklı haz arayışı, baştan çıkarmaya yönelik girişimler ve üreme içgüdüsü gibi dürtülerle yönetilir.
Çocukları iyi anlayabilmek için; kendi sorunlarımızı onlara yansıtmak yerine, onların nesneler ve görüntüler üzerindeki kendi bakış açılarını benimseyerek onları keşfetmek gereklidir.
Psikoseksüel Gelişim
Çocuk Cinselliği Ne Zaman ve Nasıl Başlar?
Çocuk cinselliği olgusu çocuğun doğumundan önce başlar. Ebeveynleri, çocuk yapma fikrini ortaya attıklarında, bebek onların zihinlerinde bir form kazanır. Hamilelik sürecinde çocuk, ebeveynlerinin ‹kafalarında canlanır› ve beklentiler oluşmaya başlar. Olguların büyük bir çoğunluğunda, beklenen çocuğun cinsiyeti önemlidir ve kız mı erkek mi olduğu sorusu üzerinde durulur. Doğal olarak herkesin kendi tahmin ve temennileri vardır.
Müstakbel ebeveynlerin çevresi de tahminler yapmaktan çok hoşlanır. Tanı testi (ultrason) bebeğin cinsiyetinin doğumdan önce belirlenmesine olanak sağlar. Bazı ebeveynler mümkün olan en erken zamanda bebeğin cinsiyetini öğrenmek isterken bazıları bunu bir sürpriz olarak doğumda öğrenmeyi seçerek kafalarındaki bebek imajını biraz daha korumak ister.
Bebeğin kız ya da erkek olması, (kendileri de birer kadın ve erkek olan; kendi cinsellikleriyle, diğer erkek ve kadınlarla, kendi ebeveynleriyle, erkek ve kız kardeşleriyle, arkadaşları ve sevgili- leriyle ilişki geçmişleri olan) ebeveynler ile çevrelerinin seçim ve davranışlarını belirler. Bebeğin cinsiyeti; elbette giysilerinin stil ve renklerinin seçimi, odasının dekorasyonu, oyuncakları, bebekle konuşma ve onunla iletişim şekli, onlara verilen sevgi dolu lakaplar ile birlikte beklentiler, umutlar ve korkuları da etkiler.
Tabii ki bebeğin kız ya da erkek olmakla ilgili hiçbir fikri yoktur ve genellikle bu durum yalnız ebeveynlerin çevreleri için önemlidir. Çocuk, biyolojik cinsiyetine göre erkek veya kız olarak doğar ancak ne eril veya dişi, ne de adam ya da kadındır. Öz farkındalık ve cinsiyet kazanmış bir bireyin oluşabilmesi için ayrılma, bireyselleşme ve özdeşim kurma gibi dönemlerin birbirini izlemesi gerekir. Çocuğun tam anlamıyla cinsel kimliğinin farkına varması uzun zaman alır.
Bebeğim neden her şeyi ağzına sokuyor?
Emme eylemi, bebeğin anne karnındaki on altıncı haftasından itibaren yapabildiği bir hareket, primitif bir dürtüdür (reflekstir). Ultrason görüntüleri, fetüsün doğmadan önce de sıklıkla parmağını emdiğini göstermektedir. Bu emme refleksi bebeğin yaşamı için vazgeçilmezdir çünkü bu refleks olmadan beslenemez.
Emme eylemi beslenme ve açlığı bastırmayla doğrudan ilişkili olsa da, bebek emme eyleminin kendisinden de (beslenme dışı emme) ağzın uyarılması yoluyla haz alır. Bebek parmağını, emziğini ya da oyuncak köpeğinin kulağını emerek oyalanır ve sakinleşir. Bu bebeğin kendi kendine verdiği ilk haz, hazzı tattığı ilk ‘oto-erotik’ tatmindir. İki yaşından küçük çocukların yaklaşık %80’i, genellikle memeden kesilme veya biberonu bırakma aşa- masından sonra, bu haz hissini tekrar yaşamak için parmaklarından birini emmektedir.
Parmağını, emziğini ya da başka bir nesneyi emmek, 0-15 ay arası bebeklerin geçirdiği, ağzın haz duyumlarının kaynağı ve ilk erojen bölge olduğu oral dönemin en belirgin dışavurumudur. Çocuk yine bu bölge aracılığıyla dünyayı tanımaya başlar. Oral dönemde bebek, onu çevreleyen dünyayla ‘tanışmak’ için yeni nesneleri ağzına götürür. Bebek, ağzı aracılığıyla nesneleri (çıngırağı, oyuncak köpeği), kendi vücudunu (yumruğu, ayak parmakları) ve anne-babasınınkini (annenin burnu, babanın çenesi) keşfeder.