ERKEK OLMAYI SEVİYORUM
Bir kadının kuaförde manikür yaptırması bir-iki saat sürer. Oysa ben tırnaklarımı, kırmızı ışıkta beklerken on saniyede, hatta belki daha kısa bir sürede ön dişlerimi kullanarak şekle sokabiliyorum. Hatta tırnak artıklarını tükürerek arabanın hız göster- gesine isabet ettirmeyi bir oyun haline getirdim.
(“Iyyy! İğrenç!” gibi tepkiler verdiyseniz kesinlikle kadınsınız. Erkek olsaydınız şöyle derdiniz: “İşte bu! Tam isabet! Benim arabamın ön paneli de bunlarla dolu.”)
Aynı bermuda şortu günlerce giyebilirim. Yatak odasındaki sandalyenin arkasına asılı yeni bir şortun beni beklediğini görmediğim sürece değiştirmek aklıma gelmez ya da eşim elime başka bir şort tutuşturup eskisini çamaşır makinesine atmadıkça...
Gömleğimde yalnızca bir leke varsa sorun değildir ya da standart tişört-şort-spor ayakkabılı kılığımdayken, kendimi herhangi bir etkinlik için giyinmiş kabul ederim. Giyimim %95 böyledir.
Geçen gün, her sabah yaptığım gibi, eşime yatakta içmesi için bir fincan kahve götürürken kızım Krissy, iki torunum Conner ve Adeline ile çıkageldi. Onları gördüğüme öyle sevindim ki, o ara mutfağın zeminine birkaç damla kahve döktüm. Peki sonrasında ne mi yaptım? Damlaları daha hızlı kurumaları için spor ayakkabımın burnuyla zemine biraz yaydım.
Krissy gözlerini devirerek, “Babaaaa!” dedi, “Çok erkekçe bu.” Elbette öyle. Ben bir erkeğim!
Yiyeceğimi paylaşmayı sevmem ama eşimin tabağındaki herhangi bir şey üzerinde seçim hakkım vardır.
Çoğu erkek gibi renkleri birbirinden pek ayırt edemem. Asla yol tarifi sormam.
Uzun bir hikâye anlatmaya başladığınızda sıkılırım. “Eee ne olmuş yani, sonuç?” diye düşünmekten kendimi alamam.
Bazen her şeye -yöneltebileceğiniz ilginin tamamı da dahil olmak üzere- hemen o anda sahip olması gereken dört yaşında bir çocuk gibi davranırım. Geri kalan zamanlarda eşimin kahramanıyımdır.
Söylediğim şeyde ciddiyimdir, laf olsun diye konuşmam. Sade ve öz konuşmayı severim ama suskunken, söylediklerinizi dinlemeye can atmadığımı, bunun için sizi kırmak istemediğimi anlamanızı beklerim.
Sert adamımdır... Ancak içten içe -özellikle ailem söz konusu olduğunda- yumuşak kalpliyimdir. (Krissy’ye sorun isterseniz; nişanlandığını öğrendiğimde, gelinliğini üstünde ilk denediğinde, nikâhta, torunlarıma hamile olduğunu söylediğinde, onları kucağına ilk alışını gördüğümde kim bilir ne çok ağlamışımdır...) Gerçek şu ki çok da büyük bir bilmece değilim, aslında hiçbir erkek öyle değildir. Biz erkeklerle Basit Simon’un* çok ortak noktası vardır. Kalbimize giden yol gayet belirgindir ama o yol -pek az kişiye güvendiğimizden- dardır. Hislerini paylaşmak, bir erkek için çok riskli olabilir.
Basit Simon (Simons’ Basic): 1983’te 16 yaşındaki bir çocuk tarafından Commodore 64 bilgisayarı için üretilmiş bilgisayar oyunu.
Bu kitabı elinize aldığınız için sizi kutlarım! Demek ki hayatınızdaki erkekleri önemsiyor ve onlarla ilişkilerinizi geliştirmek istiyorsunuz. İster evli olun, ister biriyle birlikte yaşayın, nişanlı veya çıkıyor ya da özel birinin kapınızı çalmasını bekliyor olun; ister sadece oğlunuzu, erkek kardeşinizi, babanızı daha iyi anlamak isteyin; Erkeklerin 7 Sırrı, bir erkeğin kalbine en yakın meseleleri ortaya çıkaracaktır.
Bir erkeği huzursuz eden şeyler nelerdir? Bir erkeği neler çileden çıkarır?
Ve onunla olabilecek en tatminkâr ilişkiye nasıl ulaşabilirsiniz? O özel kişiyle birlikteyken daima en iyi adımları atmak istersi- niz. Bir ilişkiye başladığınızda, ikinizin de ‘ilişkinin birer parçası’ olduğunuza karar verir, o ilişkide hayat boyu var olmak istersiniz.
Karşılıklı “iyi geceler” dileyip ayrı yerlere gitmek istemez; kendi evinizde, şöminenin önünde birbirinize sarılmış halde geçireceğiniz romantik akşamların hayalini kurarsınız.
Nikâh ve düğün faslı biter bitmez yaşamı birlikte sürdürmeye konsantre olursunuz. Kariyerinizde ilerlemeye odaklanır; evde kimin neyi yapacağına, arabanın motor yağını kimin değiştireceğine, faturaları kimin yatıracağına falan karar verirsiniz. Tüm bu (pazarlıkla karışık) ayarlama işleri sırasında bir noktada kadın ve ‘doğal sorun çözücü’ olarak ilk düşünceye ulaşırsınız: “Şu yanı- nın beni rahatsızettiğini daha önce fark etmemiştim. Hep yapıyor muydu bunu? O şeyden vazgeçmesini nasıl sağlayabilirim?”
Evliliğinize ne verirseniz evlilikten onu alırsınız.
Anonim
Erkeğinizden beklentileriniz ile onunla yaşamanın gerçekliği arasında ansızın derin bir yarık oluşmuştur. Yatağın onun tarafının altında kirli çamaşır yığını bulduğunuzda, “Hizmetçisi olmamı falan mı bekliyor yani?” diye düşünürsünüz.
“Erkek arkadaşlarla takılmakta benimle zaman geçirmekten daha önemli ne olabilir? Erkeklerle zaman geçirmekten hoşlanıyorsa,ben kız arkadaşlarımla çıktığım zaman neden bozuluyor?”
“Bütçe konusunu hallettiğimizi sanıyordum. Ben kararlarımıza sadık davranıyorum ama o gidip yeni bir televizyon aldı. Paramız yetmez o şeye! Aklı nerede bunun?”
“Eğer bir mühendis ise nasıl oluyor da damlatan bir musluğu tamir etmiyor?”
Liste uzayıp gidebilir. Bir erkeğin gerçek ihtiyaçlarından -ne düşlediğinden, ne düşündüğünden, yaptığı şeyleri nelerin motive ettiğinden- habersizseniz, hayal kırıklığı kaçınılmazdır. Bazı şeyleri yanlış anlamak, öfkeye ve kırgınlığa dönüşebilir. “Aklımdan geçen böyle bir şey değildi…” diye düşünmeye başlayabilirsiniz.
Araştırmalar, günümüzde yapılan evliliklerin %50’sinin boşanmayla sonuçlandığını ortaya koyuyor. Ayrılmayan %50’ninse ancak yarısı mevcut birliktelikten tatmin duyuyor.* Ortalama evliliğin sadece yedi yıl sürmesine şaşırmamak gerek.
Öyleyse size şunu sorayım: İlişkinizden şu anda ne kadar memnunsunuz?
Sihirli bir değneğiniz ve onunla hayatınızdaki erkekte (küçük ya da büyük) tek bir şeyi değiştirme hakkınız olsa neyi seçerdiniz?
Ne kadar memnunsunuz?
Günün 24 saatini onunla geçirebilir ve daha fazlasını isteyebilirim. Ondan hiç uzak kalmak istemiyorum.
Onu seviyorum ama arada sırada bir kız arkadaş molası vermek hoşuma gidiyor.
D. Mace ve R. Mace, ‘Evlilikleri Zenginleştirmek: Aile Dayanıklılığının Temel Taşı’, Aile Dayanıklılığı: Aile Hayatı için Pozitif Modeller başlıklı kitaptan, ed. Nick Stinnett ve diğer katılımcılar. (Lincoln, Nebraska: University of Nebraska Press, 1980), s. 197-215.
Erkek arkadaşlarıyla yaptığı testosteron şöleni beni deli ediyor! Hayatındaki kadının hiç mi önemi yok yani?
Etrafta bir günlüğüne, bir haftalığına ya da bir yıllığına eşini benimkiyle değiştirmek isteyen kimse var mı?