Bunca bilimsel gelişmeye yeni teknolojiye rağmen esrarını koruyan insan beyni, bin yıldır mutluluğun nasıl elde edileceğini tartışıyor. Ne ironik! Kendi salgıladığımız hormonlar ile yarattığımız kavramı, yine çözemediğimiz beynimiz aracılığıyla anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Mutluluk, üzüntü, kızgınlık gibi insani hislerin tamamen hormonal ve kimyasal reaksiyonlar olduğu nicedir biliniyor.
Pek şiirsel gelmiyor kulağa tabii. Ne de olsa yıllardır işlenmiş kodlarımıza “kalbinin sesini dinle, yüreğinin götürdüğü yere git” sözleri.
İnsan kabullenmek istemiyor önce. Mesela o kadar âşıksın ki, sırf biraz gülsün ya da dokunsun diye yapmadığın şey kalmıyor.
Kalbin çok hızlı çarptığı için zannediyorsun ki sol göğsü- nün altından bir şeyler salgılanıyor. Öpüştün, heyecanlandın, seviştin, zevk aldın, sanıyorsun ki göğün yedinci katındasın. Değilsin. Oksitosin hormonu normal seviyeye inince kendine gelirsin. O oksitosin ki, doğum esnasında rahmin kasılmasını veya emzirme döneminde süt gelmesini sağlıyor, cinsel uyarılmayı, cömertliği arttırıyor, sosyal iletişimi kuvvetlendiriyor. Ve araştırmalar gösteriyor ki, annesiyle ilişkisi iyi olan erkeklerin anıları da daha canlı oluyor.
Söz gelimi çok heyecanlısın, enerjiksin, dünyayı yerinden oynatırım zannediyorsun, ayakların yerden kesilmiş: Endor- fin ve Serotonin mucizesi... Edip Cansever’in “Ve mutluluk bir kibrit çöpü, artık ne kadar yanarsa” dediği kadar var. O kadar saman alevi, o denli uçucu.
Charlie Chaplin’in “Kahkahasız geçen bir gün, harcanmış bir gündür” sözünü oldum olası sevmişimdir. Gülmenin ne muhteşem bir şey olduğunu keşfedememiş bir milletiz. Çok gülünce başına bir şey geleceğini düşünen, kahkaha atan kadını ‘hafif’ diye yaftalayan, keza çok gülen adama da “karı gibi gülme” diyen, ters ters bakan insanlar var bu topraklarda. Yazık. Halbuki bir bilseler güldükleri anda hastalıkla savaşma esnasında salgılanan hormonların devreye girdiğini... İyileşti- riyor, güzelleştiriyor, gerginliği azaltıyor.
Nietzsche; “İnsan bu dünyada o kadar ıstırap çeker ki, bütün canlı yaratıklar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır” der. Ve kahkahanın, iki insan arasındaki en yakın mesafe olduğunu söyler Victor Hugo. Ne şahane gözlem! Bazı insanlara kızamıyorsunuz mesela, çok garip. Kırgınsın, üzgün- sün ama göz göze geldiğinde tüm bu hisler uçup gidiyor. İstemsizce gülümsüyorsun ve dağılıyor aranızdaki duman.